8 Aralık 2015 Salı

ellidört

Bugün kendimi mutlu etmek için hayal kurmaya karar verdim. Kuramadım çocuklar. Sonra en son ne zaman ve nasıl bir hayal kurduğumu düşündüm. Hatırlayamadım. Sanırım birşeyler için umut etmeyi, çaba göstermeyi unuttuğumuz zaman hayal kurmayı da unutuyoruz. Acaba paralel evrenlerden birinde yumoş bir huzur hissiyle güzel hayallerin peşinde koşturuyor olabilir miyim? Olayım lütfen. Çünkü belki hisler paralel evrenler arasında uçuşup içten içe şu anki bana da dokunur. Şu an için tek çıkış yolum bu görünüyor.

3 Aralık 2015 Perşembe

elliüç

Bu gece kendi odamda kendi minik zaman makinemi icat ettim. Harici diskimin derinliklerindeki dosyaları kurcaladım. Eski yazılarım, eski fotoğraflarım, eskiden dinlediğim şarkılar.. Ufak bir melodinin bir anda aslında her anını çok iyi hatırladığınız ama hatırladığınızı unuttuğunuz bir zamana götürmesi çok tuhaf değil mi? Beklenmeyen bir anda aldığınız kokunun da kalbinizin ya da zihninizin çok derinliklerindeki kişileri, yerleri ya da duyguları hatırlatması da aynı şekilde.. Aslında güzel bir his. Aynı zamanda da üzücü. Çünkü o anki hislerin daha sonra tekrar duyulmaması ve duyulmayacak olmasının farkındalığı göğsüme kocaman bir fil oturmasına sebep oluyor. Engel olamıyorum.

29 Eylül 2015 Salı

elli

Uyuyamıyorum. Yatağım, yastıklarım ve kurbi ile x, y ve hatta z koordinatlarinda mümkün olabilecek bütün açılari denedim. Yine de uyuyamıyorum. Biraz huzursuz hissediyorum. 9 günlük tatil görünümlü zaman sürecinin son saatleri olduğundan mi gündüz içtiğim bedava kahvelerden mi kendime ayıramadığım zamanlardan mı kaynaklı bilmiyorum. Zamanın hem ışık hızında hem kaplumbağa hızında olmasını anlayamadığımdan mı neredeyim ne yapıyorum nasıl yapıyorum sorularına bilmediğim ama istemediğim cevapları veremediğimden mi bilmiyorum. Neden böyle uzun ve romantik ve karmaşık cümleler kuruyorum bilmiyorum. Karnım acıktı.

20 Eylül 2015 Pazar

kırkdokuz

Yanlış kararlar almada üzerime kimse yok sanırım. Sonuncusunu da iş değişimi ile kanlı canlı tecrübe etmiş bulundum maalesef çocuklar. Kariyer ya da bireysel gelişim adına hiç bir ilerleme katetmiyorum, edemiyorum. Hatta geriye sarıyorum, çünkü işte günboyu yaptığım işler şöyle: haberleri taramak, linkedin, goodreads, mail hesaplarımı kontrol etmek, tekrar haberleri okumak, playtusuna hızlıca göz atmak, bunlardan arta kalan zamanlarımda da ne olduğu anlaşılmayan (güncel mi değil mi editlendi mi kaldırıldı mı bilinmeyen) birtakım döküman çöpüne göz atmak. Ayrıca asosyallikten ölücem. Ve bütün bunların can sıkıcılığından hiç bahsetmiyorum bile. Kendimi sürekli geçmiş ihtimaller, elden kaçmış seçenekleri düşünürken buluyorum. Tam bir Mr. Nobody'yim adeta. Düşünmekten kurtulamıyorum çocuklar. Eski işimden ayrılmasaydım, müdürle yeni bir projeye başlayacaktım ve o sinirimi bozan aptal işe daha az ağırlık verecektim muhtemelen. Ya da en başından bana orada gizliden teklif edilen projedeki düşüncemi çekimser göstermek yerine korkmadan kabul etseydim. Bir insan iş değiştirdikten sonraki ay eski işyeri çalışanlarına yüzde onbeşe varan zam+yeni yıl zammı yapabilir mi çocuklar? Bu ihtimal kaç sizce? Peki benim bu ihtimale dahil olma ihtimalim? Fuck it! Neyse ki şimdiki işimde mutlu olduğum nadir anlardan birisi aybaşları. Bir de 1.5 saat erken biten mesai. Yine de düşünmeden edemiyorum. Orada olsaydım paşalar gibi 14 iş günü yıllık iznimi hak etmiş olacaktım!! WHATEVER. Buradaki müdürüm anlayışlı çıktı da iki güncük izinle şöyle tatlış bir aktiviteye katılıp mini bir tatil yapabildim







9 Eylül 2015 Çarşamba

kırksekiz

Ritmik alkış sesine benzeyen elektronik müzik tempomsu şey bile sevimli geliyor çocuklar. Evet ne dediğimi ben de anlamadım.

6 Eylül 2015 Pazar

kırkyedi

Planlarım var. Ama çabalayacak enerjim yok çocuklar. Sanki bir ruhemici gelmiş de kulağımdan, gözümden hüp diye bütün enerjimi çekmiş gitmiş gibi. Öyle bir yorgunluk. Hem fiziksel, hem ruhsal.

O zaman hergün bir yeni Görkem Han Jr. şarkısı günleri başlasın!


2 Eylül 2015 Çarşamba

kırkaltı

Merhaba.

Uzun zamandır buralara gelip birşeyler anlatmak istiyorum. Ama hem neyi, nasıl anlatacağımı bilemiyorum, hem de başka sebeplerden dolayı zamanım kalmıyor, fırsat bulamıyorum çocuklar. Belki de bahane buluyorum. WHATEVER. Eski işimdeyken yaşamaya nasıl zaman buluyordum acaba? WHATEVER. Zihnim karışık. Dolu. Aslında dolu değil. Emin değilim. Yazmak için yazdığım çok belli oluyor mu?

Sanırım bugün beni buraya önceki postumda hunharca harcadığım Ferit Edgü alıntısı getirdi. Kendimi koskoca kitabı sallamayıp, adeta bir kenara fırlatıp, içinden en alakasız cümleyi cımbızla seçip aşk acısı çeken bir ergenvari şeklinde yazmış gibi hissettim. Durumun hiç de öyle olmadığını belirtmezsem bu gece uyuyamayacaktım herhalde. 

*Uyku ne güzel bir şey.

30 Ağustos 2015 Pazar

9 Mayıs 2015 Cumartesi

kırkbir

"Birçok ırk evrenin bir tür tanrı tarafından yaratıldığına inanıyordu, ancak Viltvodle Altı'nın Jatravartid halkı, aslında tüm evrenin, adına Haşlanmış Büyük Yeşil denilen bir varlığın hapşırması sonucu burnundan etrafa saçıldığına inanıyordu.

Sürekli olarak, Büyük Beyaz Mendilin Ortaya Çıkışı diye adlandırdıkları bir dönemin korkusu içinde yaşayan Jartravartidler, her biri elliden fazla kola sahip olan ufak tefek mavi yaratıklar olup bu yüzden tarihte tekerlekten önce sprey deodorantı keşfeden ilk ırktı."

kırk


Sonunda memur refleksimi bırakıp risk alacağım ve iş değiştireceğim çocuklar. Memur refleksimi bırakıp memur olmak.... Hmm.. so mindfucking! Ne yapacağımı hiç bilemiyorum çocuklar. Karar vermek zorunda olmaktan nefret ediyorum. Keşke seçimler yapmak zorunda kalmasam da, en tatlış yol kendi kendine önüme çıksa, direk o kısma geçsek. Whatever. Yeni işimden memnun kalmazsam, istifa eder, başlamadan biten kariyerimin şerefine bir süre işşiz kalırım.

*Haftasonlarının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Tabi üç günlük olanların. Bu haftasonununun iki gün olmasından anlıyorum. Ya da kararlar almak zorunda olmaktan.

26 Nisan 2015 Pazar

otuzdokuz

Zamanın koştura koştura geçmesi ve benim ona yetişememem canımı sıkıyor çocuklar. Durdurma tuşu yok mu bunun? Bence hafta üç gün. Pazartesi yine hafta başladı diye lanet etmek için. Cuma oha yine hafta bitti diye şaşırmak için. Pazar da yuh yarın yine pazartesi ve haftasonu yine hiç birşeye yetişemeden bitti demek için.
Havalar tontişleşiyor sonunda. Beni mutlu eden şeylerden birisi bu. Geçen hafta Bilkent'e gittim ve 76 çimlerinde yuvarlandım. Hava tam olmamış ama biraz zorlasak olacak çocuklar. Dona dona güneş yanığı oldum. Bol bol nostalji yaptım. İyi geldi.

30 Mart 2015 Pazartesi

otuzsekiz

Birgün g ile bir avm'de buluştuk. Karnımız acıktı. Kıvrık patatesli menüden aldık ve birer sinema bileti kazandık. Film izleyecek vaktimiz yoktu. Haftaya tekrar g ile avm'de buluştuk ve önceki hafta kazandığımız sinema biletleriyle sinemaya gittik. Filmden çıkınca karnımız acıktı. Kıvrık patatesli menüden aldık ve birer sinema bileti kazandık. Sinema izleyecek vaktimiz yoktu. Haftaya tekrar g ile avm'de buluştuk ve önceki hafta kazandığımız sinema biletleriyle sinemaya gittik. Filmden çıkınca karnımız acıktı. Kıvrık patatesli menüden aldık ve birer sinema bileti kazandik. Sinema izleyecek vaktimiz yoktu. Haftaya tekrar g ile avm'de buluştuk ve önceki hafta kazandığımız sinema biletleriyle sinemaya gittik. Filmden çıkınca karnimiz acıktı. Kıvrık patatesli menüden aldık ve birer sinema bileti kazandik. Film izleyecek vaktimiz yoktu. Haftaya tekrar g ile buluştuk ama sinemaya gitmedik. Onun yerine konuşmadan uyumayı tercih ettik. Çünkü bütün güzel filmleri beraber izlemiştik.

23 Mart 2015 Pazartesi

otuzyedi

Gecenin ninnisi.


*Uzun zamandır beklediğim bir tatlış kendisi. Herşeyi erteleyip gitsek negzel olur.

18 Mart 2015 Çarşamba

otuzaltı

Merhaba ben mutsuzum. İşlere yetişememekten, buralara uğrayamamaktan, kitaplara, filmlere, düşünmeye, yani kendime vakit ayıramamaktan dolayı mutsuzum. Birileri dünyaya gizli bir turbo motor takmış da benim benzinim bitmiş gibi hissediyorum. Ayrıca tam şu anda fonda bu çalıyor, neden ve nasıl oldu bilmiyorum. İyice dertlendim. Bu şarkının benim için özel bir anlamı yok aslında. Sadece dertlendim. WHATEVER. Şu andan itibaren, kendime, bu yorgan altı, cenin pozisyonundan kurtarmak amaçlı yeni bir terapi uygulamaya başlıyorum. Günboyu bunaldıkça bu minnağa bakıp bakıp mutlu olacağım. Karpuzunu yerim senin. Saygılar.

*Slow the world down, bitches!




14 Şubat 2015 Cumartesi

otuzbeş

Söylenecek çok şey var ve söylenecek hiçbir şey yok.




*Kayıt ortamlarındaki şarkılara kıyasla, küçük mekanlarda, canlı ve olduğu gibi bütün kusurlarıyla söylenen şarkılar bence en güzel şarkılar.

25 Ocak 2015 Pazar

otuzüç

Merhaba.

Ben yine uçağa bindim. Uçmak bence dünyanın en güzel hislerinden biri olabilir. Ciddili. Pencere kenarı koltuğa oturmadan uçmanın tam bir şanssızlık olduğuna hala şüphem yok. Çünkü acı bir şekilde tecrübe etmiş bulundum bu kez. :(

Bana yine kararlar, yine yol ayrımları çocuklar..... İzmir'de işe kabul aldım. Ama ne bok yiycem bilmiyorum. Belki de artık şu memur refleksimi bir kenara bırakıp ufak çaplı çılgınlıklar yapma zamanım gelmiştir. Hı? Olabilir mi dersiniz? Ben kararsızlıktan ölmeden birileri üç-beş kopyamı yapsın da her bir muhtemel hayatı deneyeyim. Sonra da beğenmediklerimi çöpe atarız. Olmaz mı? Bence çok güzel fikir.

Sıradaki şarkı gitmek isteyip de gidemediğimiz konserler için gelsin.


13 Ocak 2015 Salı

otuziki



Selam.

Sanırım sonsuz hastalık loopuna girdim, çıkamıyorum. Birileri müsait bir yere break atsın pls. Yazılımcı esprisi hiç komik değil, değil mi? :( Evet, yine hastayım. Üstelik hastalığımın en cafcaflı gününde tam da az önceki tarzanca cümlelerimi andıran yarı Türkçe yarı İngilizce cümlelerle bir sunum yaptım. Herkes çok güzel olduğunu iddia etti ama bence bir iki kişi hariç kimse birşey anlamadı. İşin komik yanı da birsürü değerlendirme formuna eğitim verildiği, hatta eğitimcinin ben olduğumu yazmışlar. Allaaam iş hayatı bazen çok komik olabiliyor gerçekten de.

3 Ocak 2015 Cumartesi

otuz

İşyerinde yılbaşı çekilişi yaptık. İlkokuldan beri böyle bir etkinliğe girişmemiştim sanırım re rö diye çok söylendim, çok dalga geçtim. Ama bu sayede hayatımın ilk kar küresine kavuşacağımı NEREDEN BİLEBİLİRDİM? Bence kar küreleri çok minnak. Christmas temalı bir müzik kutusu da eklemişler alt kısmına. Biraz pembeli filan ama olsun. Pembe sevmeyen insana bile kendini sevdirdi. Hardcorelarıyla bir koleksiyon oluşturacağım birgün.

yirmidokuz



Hiç uzatmadan konuya gireceğim: Yeni yıla evde, ailemle, kucağımda laptopla ve göbeğimi kaşıyarak girdim. Temiz. Bilerek ve isteyerek. Evden dışarı çıkmak şöyle dursun, kafamı pencereden çıkarasım gelmiyor. Mümkünse milyorlarca yastığım, pofuduk yorganım ve yumuş yumuş pijamalarımla yatağımdan çıkmayayım. Tuvalet, yemek vs ihtiyaç durumları hariçasjdkfsk. Ayrıca 2015 ne ya? Birileri şu zamanı durdursun artık. Harika bir yıl filan da değildi. Ayıp olmayacaksa 2015’e kafam girsin, ben girmeyeyim çocuklar. :(






 

yirmisekiz



Hellö.

1 ve 3 yaşımdan sonra ilk kez uçağa bindim. Gülmeyin. 1 ve 3 yaşımdan pek birşey hatırlamadığımı varsayarsak, ilk binişim de diyebiliriz. Hem de tek başıma. Minik bir İzmir turu yapmaya heveslenmiştim. Tahmin edin ne oldu? Hergün güneşli ve tek bir bulut olmayan hava durumu ben İzmir’e gittiğim gün yağmurluydu. Dolayısıyla işim bitince kordonda kızlara laf atmak yerine paşa paşa havaalanına dönerek dönüş uçağımı bekledim. Olsundu. Uzun süredir istediğim gibi kahve-kitap ikilisini yaşayamamıştım. Şanslı olduğum nadir anlardan birine tanıklık ederek güzel bir kahveci buldum ve orada takıldım çocuklar. Gündüz uçmak mı gece uçmak mı daha mükemmel karar veremedim ama pencere kenarı koltuklarda oturmadan uçmanın tam bir şanssızlık olduğuna hiç şüphem yok. Hele ki benim gibi bulut, gökyüzü, uzay, galaksi, hebele hübele manyağıysanız. 

*Akşam bir şehir merkezi üzerinden uçmak, uzaklarda dev bir yılbaşı ağacı görmek gibi.