21 Aralık 2014 Pazar

yirmiyedi

"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.
Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minübüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı."

yirmialtı

15 Aralık 2014 Pazartesi

yirmibeş



Beynimin akıp gittiği, mikrop dolu bir pazartesiden merhaba.

Trafiği ayrı dert, sendromu ayrı dert olduğu yetmiyormuş gibi bir de hasta olduğum bir pazartesi yaşıyorum. Yine. Az önce pazartesi yazacakken yanlışlıkla bazartesi yazdım ve aklıma “Artiz ne arar la bazarda?” diyen amca geldi. Hemen ardından da çocukla sucuğu karıştıran adam. Gözlerimden alevler fışkırıyor. Ateşim var. Kendimi bir alev topu gibi hissediyorum. Yarın yine erkenden uyanıp yollara düşmek sucks. 

İnsanlar ne kadar kolay gelecek planları yapıyor. Ben maksimum 3 saat sonrasını planlayabiliyorum. Üşendiğimden mi çekindiğimden mi bilinmez. Ama geleceği planlamak yerine geçmişi planlayıp bazı şeyleri değiştirebilmek için böbreklerimi verebilirdim. Şaka tabii ki. Beynimin sinüslerime doğru ilerleyip bir kutu mendille haşır neşir olmasına verin. Yine de geçmişte bir iki şeyi değiştirebilsek ne iyi olurdu.

14 Aralık 2014 Pazar

yirmidört



Herkes bir an önce Ankara’dan kaçma, başka şehirlere yerleşme hayalleri kuruyor. Ben hariç. Burada hayatım koca bir fanustan ibaretmiş de ben bu fanustan çıkarsam boğulacak, nefes alamayacakmışım gibi. Hayır, bunun 20 senedir aynı evde oturmamla alakası yok. Bilkent’i, Tunus’u, Bestekar’ı hatta sidik kokan Karanfil Sokağı bile özlemekten nefes darlığı çekecek, migrenlerden migren beğenecekmişim gibi bir his var içimde.

2 Aralık 2014 Salı

yirmiüç

Tanrı varsa kesin beni seviyor. Yoksa bunlarla aynı evrende yaşıyor olmamın başka bir açıklaması olamaz!!